Sağlık

Travmayı Dinle

Gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ciddi yaralanma ya da cinsel şiddete maruz kalma, oburların başına gelen olaylara tanık olma; Bir yakının doğal afetler, deprem, yangın, kaba kuvvet veya kaza sonucu ölüm tehdidi ile yarışması veya ölümü, travmatik olayın hoş olmayan ayrıntılarıyla tekrar tekrar veya çok yüksek düzeyde karşı karşıya kalınması travma olarak değerlendirilir. . Travmanın değerli bir özelliği, kişinin o ana kadar kullandığı başa çıkma biçimleriyle üstesinden gelemediği bir durumdur. Kişinin yaşadığı gergin bir olay ve bununla ruhsal olarak baş etme kapasitesi arasında yaşamsal bir dengesizlik meydana geldiğinde ruhsal travmadan söz etmek mümkündür.

Ruhsal travmalardan etkilenen pek çok kişide umutsuzluk, şaşkınlık, şiddetli kaygı, suçluluk, çaresizlik ve korku, dissosiyatif belirtiler, kaçınma, ağlama, sonluluk, içe kapanma, kendilerinin veya sevdiklerinin inançlarında olmadığı hissi, olayı tekrar yaşama, uykusuzluk , yeme alışkanlıklarında değişiklik veya yaşam hedefi kaybı gibi belirtiler görülebilir. Bu semptomlar, bir yaşam krizinin normal yansımaları olarak değerlendirilir ve birçoğu bir ay içinde kaybolur. Ancak erken dönemlerde belirtiler şiddetlidir ve vücut sağlığını tehdit eder. (uykusuzluk günleri, beslenme sorunları vb.) Belirgin işlevsellik kaybı, intihar düşüncesi, eşlik eden psikiyatrik hastalık ve geçirilmiş travma durumlarında vakit kaybetmeden bir ruh sağlığı uzmanına başvurmak gerekir. Belirtiler uzun süre devam ederse travma sonrası gerilim bozukluğu ve diğer ruhsal bozuklukların gelişmesi olasıdır.

Peki insanlık yüzyıllar boyunca yaşadığı sayısız travmanın üstesinden nasıl geldi, tüm acılara rağmen yaşam nasıl devam etti?

Bu sorunun cevabı “Travma sonrası büyüme”konseptte gizli…

Travma sonrası büyüme, büyük bir yaşam krizi ve çabasından sonra bireyin kendine bakışında, kişilerarası bağlantılarında ve yaşam ideolojisinde bir değişiklik anlamına gelir. Travmatik olay veya deneyimden önceki duruma dönmeyi veya daha kötü olmayı değil, yaşamın makul alanlarında daha uygun işlevsellik göstermeyi ve kendini gerçekleştirme yolunda ilerlemeyi ifade eder. Gerginliğin tek başına bu olumlu değişimi sağlayamayacağı ve bunun için olayın kişinin temel inançlarını ve başa çıkma becerilerini derinden sarsması gerektiği düşünülmektedir. Hayata dair varsayımların yok edilmesi, bir ormanın yakılmasına benzetilebilir.

Dışadönüklük, deneyime açıklık, uyumluluk ve vicdanlılık/dürüstlük, iyimserliğin büyüme ile pozitif yönde ilişkili olduğu ileri sürülmektedir. Travma sonrası büyümenin gerçekleştiği durumlarda, travmatik yaşantının bir kilometre taşı olarak kişinin hayatını ikiye böldüğünü söylemek mümkündür.

Travma Sonrası Büyümede Ne Gibi Değişiklikler Olur?

Yaşamın Daha Fazla Takdir Edilmesi ve Değişen Önceliklerin Algılanması: Travma sonrasında kişi çaresizlik, savunmasızlık ve savunmasızlık yaşar. Sonuç olarak, hayatı kontrol edemediğini ve olayları tahmin edemediğini fark eder. Böylece hayatın faniliğini ve muhtemelen apaçık olaylar karşısında acizliğini fark eden insan; Hayata yüklediği anlamı, olaylara verdiği değeri yeniden düşünmeye başlar. Önceden değersiz ya da değersiz bulduğu küçük şeylere daha çok önem verir. Öncelikler değişir. Yıkıcı hırslar ortadan kalkar. Nihayetinde kişi değiştiremeyeceği şeyleri kabul eder ve şimdiki anda kalarak hayatına anlam katmak için yeni bir yolculuğa başlar.

Daha Sıcak ve Daha Yakın Bağlar Kurmak: Büyük bir yaşam krizinden sonra, kişi olan bitene anlam vermekte güçlük çeker. Yeni başa çıkma becerileri geliştirmek ve olumsuz kayıp duygularıyla baş etmek de oldukça zordur. Böyle bir dönemde insanın bir başkasının varlığına ihtiyaç duyması kaçınılmazdır. Bir kişi olumsuz deneyimlerini başkalarıyla paylaştıkça ve ihtiyaçları onlar tarafından karşılandıkça, daha yüksek bir duygusal bağ kurmaya başlar. Sonuç olarak, kişilerarası ilişkilerde hissettiği yakınlık ve samimiyet duygusuyla, başkalarından yardım almaya, mevcut sosyal ağları daha iyi kullanmaya veya yeni bağlara yatırım yapmaya başlar. Bu süreçte bazı bağlantılar olumlu anlamlar yüklenirken kişi kendisine değer katmadığını düşündüğü kişilerle yollarını ayırabilir.

Kişisel Gücün Farkındalığı: Bir şeyler oldu ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kişi, kişisel gücünü algılayarak, gelecekteki sıkıntı ve zorluklarla başa çıkma ve hatta değiştirilmesi gereken durumları değiştirme konusunda daha büyük bir yetenek keşfeder. Sonuç olarak, olaydan sonra kendisini eski hali ile karşılaştırdığında, artık daha fazla marifete ve güce sahip olduğunu açıkça ayırt eder.

Ruhsal gelişim: Pek çok inanç sisteminde, acı çekmenin insanı değiştirdiği ve olgunlaştırdığı yönünde niyetler vardır. Örneğin bazı düşünürlerin fikirlerine göre travmatik yaşantılar hayatın anlamının sorgulandığı bir yaşantı olarak kabul edilmektedir. Çünkü irfan ve irfan yolunda acı, insanı bir üst mertebeye yükseltmek için bir basamak görevi görür.

Yeni imkanlar: Travma ile kişinin yüzüne bir anda tüm kapılar kapanabilir. Ancak kapanan her kapı, hayata açılan yeni kapıların habercisidir. Sonuç olarak, yeni bir yaşam yolculuğuna çıkan kişi, travmadan önce var olmayan yeni olasılıkları ve fırsatları görebilir.

Yaşanan her şey değerlidir.

“Yaşanan her şey değerlidir.” Sessizce haykıran Kintsugi İdeolojisi ile bitirelim.

15. yüzyılda her şey Japon Komutan Ashikaga Yoshimasa’nın çok sevdiği Çin yapımı bardağın kırılmasıyla başladı. Komutan, bardağını tamir edilmek üzere Çin’e gönderir, ancak çanak o kadar kötü tamir edilmiştir ki, komutan görüntüsünden memnun değildir. Bunun üzerine Japon zanaatkarlar göreve çağrılır. Japon zanaatkarlar kupayı altın kullanarak estetik bir şekilde onarırlar. Artık eskisinden daha güzel ve daha değerli.

Kintsugi kırılma izlerini gizlemez. Tersini vurgular.

Çünkü hayat kusurları ile pahalıdır.

instagram

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu